Wednesday, January 29, 2014

HANEFİ AVCI'DAN ÖZÜR DİLERİM



Aşağıdaki yazıyı Hanefi Avcı'nın "Haliçte Yaşayan Simonlar" isimli kitabının tartışıldığı günlerde kaleme almıştım. Ne yazık ki zaman O'nu haklı çıkardı, kendisinden özür dilemek borcum oldu. 

Hanefi Avcı ne Kadar Doğruyu Söylüyor?
1975 Yılında, askerliğini yapmış yüksek okul mezunu devlet memurlarına başvuruları halinde İçişleri Bakanlığına komiser yardımcısı unvanıyla yatay geçiş imkânı sağlanmaktaydı. Genel anlamda bilgilenmek ve cinayet masasında görev alıp alamayacağımı öğrenmek amacıyla tanıdığım bir baş komiseri ziyaret ettim. Bana istediğim alanda görev yapabilmenin tamamen şansa bağlı olduğunu, hiçbir alanda sürekli çalışmanın garantisinin olmadığını belirttikten sonra “Öğretmenlik gibi kutsal bir görevi ifa ederken niçin polis olmak istiyorsun?”  sorusunu yöneltti. Ben polisliğin de kutsal bir görev olduğunu söylediğimde; “İş sizin dışarıdan gördüğünüz gibi değil. Burada dürüst insanların başarı şansı yok. Onlarla mücadeleye yeltenirsen harcanırsın, mücadele etmez isen ruhen yıpranırsın, dışlanırsın. Zaman içerisinde seni de kendilerine benzetirler ve kirlenirsin. En iyi ihtimalle benim gibi küçük bir kasabada yaşamayı göze alırsın.” Sözlerinden sonra cinayet masası dedektifliği hayalim sona ermişti.
Mülkün(idarenin) temelinin adalet olması gereken ülkemizde, bunun böyle olmadığını zaman bize yaşayarak öğretecekti. Devletin asli ve en hassas görevlerinden olan güvenlik görevinin bir ayağını oluşturan polis teşkilatının, tarihsel işleyişi konusunda akademik çevrelerce ne yazık ki gerekli araştırmalar yapılamamıştır. Ülkemizde yıllar boyunca süregelen Özellikle büyük kentlerimizde görülen yasadışı işler kötü polisin dahli, izni, göz yumması olmadan mümkün müydü?
Teşkilat içerisinde hep birbirinin varlığından rahatsız olan iyi polis- kötü polis kavgası süregelen bir olguydu aslında. Toplum nezdinde bu kurumun itibarının uzunca bir süredir yerlerde olmasının ana nedeni kötü polisin pozisyonunu çeteleşerek sürdürebilmesiydi.
Kimlerdi kötü polis?
Milli ve manevi değer kaygısı olmayan, şahsi çıkarlarını her şeyin üzerinde gören ve pozisyonunu bu amaç için kullanan, korunmak için de Atatürk zırhını kullananlardan oluşmaktaydı. Bu kesimde yer alanlar birbirlerini korumada ve kazançları paylaşmada tam bir dayanışma içerisinde hareket etmekteydiler.
Zamanla aralarına eğitimli ve değerlere inanan polisler gelmeye başlayınca sıkıntı ve çatışma da kaçınılmazdı. 12 Eylül öncesi ideolojik olan kutuplaşma, yerini iyi-kötü polis kutuplaşmasına bırakacaktı.
Son zamanlarda yasa dışı işlerin içerisinde yer alan polis ve şeflerinin deşifre edilip yargının önüne çıkarılması veya görevlerinden alınması Hanefi Avcı’yı neden rahatsız ediyor ki? Anlayabilmiş değilim.
Hanefi Avcı kendisini devletin memuru, rakiplerini cemaatçi olarak tanımlıyor ve suçluyor.
Peki! Cemaat mensubu olmanın dışında neyle suçluyor bunları?
Bunlar mafyalaşmaya göz mü yumuyorlar?
Bunlar rüşvet mi alıyor veya aldırıyorlar?
Bunlar İşkence mi yapıyor veya yaptırıyorlar?
Bunlar kaçakçılık mı yapıyor veya yaptırıyorlar?
Bunlar uyuşturucu ticareti mi yapıyor veya göz yumuyorlar?
Bunlar fuhuş mu yapıyor ya da yaptırıyorlar?
Bunlar yağmacılık mı yapıyor ya da yaptırıyorlar?
Bunlar şantaj mı yapıyor veya yaptırıyorlar? (ispatı gerekir)
Bunlar makamlar için yalakalık mı yapıyorlar?
Görevlerini mi savsaklıyorlar?
Adaletin altını mı oyuyorlar?
Var mı belgeniz? Varsa koyun ortaya. Verin Mahkemeye.
Karanlığa ıslık çalmakla bu iş olmaz.
Yok, cemaatçiymiş! Yok, bilmem neymiş!
Kimin cemaati yok ki!
Ekipçilik ne iş?
ADD bir cemaat değil mi? Ergenekon bir cemaat değil mi? Kötü polisler cemaati yok mu?
Senin cemaatin iyi, başkasının cemaati kötü mü?
Bırakın cemaati memaati, icraattan haber verin.
Yukarıda sıralanan Kanun dışı işler sürgit bu ülkenin kaderi mi olacak?
Bu ülkede demokratik rejim devrilirken ne yapıyordunuz.
Darbe plânlarından haberdar iken nasıl hasıraltı ediyordunuz?
Aslında siz de iyi polislerden sayılırsınız.
Kızgınlığınız istediğiniz makama gelememenizden olmasın sakın?
Bilesiniz, benim bahsi geçen cemaatle uzaktan yakından ilişkim yok.
Ama insaf diye bir şey var, Ya Hu!

No comments: